Herkes ekmek yapabilir

Bir süredir web sitemiz çalışmıyor. Bir virüs sanırım sitenin içeriğini de uçurdu. Biz geçici olarak kürkçü dükkanına geri dönüyoruz.

Bundan altı ay önce haftada iki gün 50 ekmek kadar yapabiliyorduk. Birden bire gelen taleplere cevap vermek bile haftalarımızı hatta aylarımızı aldı. Bize mesaj atıp hala cevap alamamış kimse kalmadı diye düşünüyorum.

Şimdilerde haftada 100-120 civarında ekmek yapabiliyoruz ve aynı şartlarda. Evdeki ankastre fırınımızda gecede 60 ekmek pişirir olduk bu aralar. Pişirdiğimiz bu ekmekler doğal olarak en yakınımızdakilere ve bir buçuk yıldır desteklerini esirgemeyen dostlarımıza gidiyor.

Çünkü, yerel olmayı destekliyoruz. Kargo, fosil yakıtlı araç, asansör kullanmayarak, karbon ayak izimizi en aza indirmeye, yeni yatırım yapmadan üretim yapmak için direniyoruz. Sürdürülebilir olmak için ekmeğimizi ulaştığı evlere düzenli olarak  götürmeye çalışıyoruz. Bazen arka sokağa gidemiyoruz. Daha fazla ekmek yapmak için ya da ufak hesaplarla hep beraber destek verdiğimiz üreticimizi unutmuyor, ödemelerimizi düzenli yapıyoruz.

Hata yapıyoruz ama düzeltmeye çalışıyoruz. Bazen ekmekler istediğimiz gibi olmuyor.

Bazen size ulaşamadığımız, çok zorlandığımız zamanlar oluyor. Yoruluyoruz… Hamur güzel olduğu zaman seviniyor her şeyi unutuyoruz. Okuyoruz, tartışıyoruz, deniyoruz, tadıyoruz, danışıyoruz.

Bildiklerimizi paylaşıyor, sonuçları görünce seviniyoruz. Daha çok paylaşıp, herkesin en azından kendi ekmeğini yapabilmesini arzu ediyoruz.

Şu anda daha çok ekmek yapamıyoruz, fakat gerçek gıdaya olan farkındalığı arttırmak istiyoruz.

Ekmek, gerçek gıdaya giden yolda ilk adım.

Herkes ekmek yapabilir. Un, su,tuz ve mayanız varsa çok kolay. Önemli olan nasıl bir un, su, maya ve tuz kullandığımız.

Hemen başlayın hazırlıklara. Güzel bir un, iyi bir su, ekşi maya ve sağlıklı, rafine edilmemiş bir tuza ihtiyacınız var sadece.

 

 

 

 

Sıkça sorulanlar

2014 Ekim ayında güzel bir formül yakaladığımı düşünmüş ve Kasım itibari ile de evimiz ile birlikte artık dostlarımıza da ekmek yapmaya başladık. Bu ismi nasıl bulduğumu hatırlamıyorum. Kötü de olmamış diye düşünüyorum.

Her fırsatta kendime ve soranlara hatırlatmaya çalıştığım, bir ekmek ustası ya da fırıncı olmadığım. Oğlumun bir gün bana dediği gibi ‘ekmekçi baba’ olmak beni daha iyi tanımlıyor. Çoğu paylaşımımızda, çoğul konuşmayı yeğliyorum. Evet hamuru yoğuruyorum, planlamaları yapıyor ve dağıtıyorum ama tüm bu süreçlerden ailece geçiyoruz. Bir organizasyonu değil ailemi temsilen çoğul yazmayı, konuşmayı tercih ediyorum.

Sıkça sorulan sorular oluyor. Soruların başında maya ve ekmek nasıl yapılır? İkincisi ise bir ekmek atölyesi yapacak mısınız?

Soru soran birçok kimseye bu konuda yardımcı olmaya çalışıyorum ama tek tek mesaj yazmak yerine herkesin ulaşabileceği bir alan yaratma çabasındayım. Ayrıca yıllardır ekmek yapan ustalar varken tarif vermek ve atölye yapmak, haddimi aşmak, gibi düşündüğüm için biraz ağırdan aldım.

Bu yazının hemen ardından kendi tariflerimizi yazmaya çalışacağım. Yazacağım tarifler ve vermek istediğim ekmek atölyeleri daha çok, ‘fırınımdan ekmekler’ olarak ekmeklerimizi neden ve nasıl yapıyoruz? Hangi malzemeleri kullanıyoruz? gibi sorulara topluca yanıt vermeye çalışmak olacak.

Çünkü ‘fırınımdan ekmekler’ tüm bu sorulara yanıt ararken, çocuklarımız büyürken, bu günlere şahit olmayı istediğimiz için oluştu, gelişti. Ekmek yapmayı çok seviyor olmama rağmen, şimdilik bir fırın açma düşüncesi yok.

Bizim için ‘Gıda güvenliği’ ve ‘ev beyi’ kavramlarını öne çıkarmak şimdilerde birinci planda. Sabit bir yapı kurmaktansa, daha esnek, sosyal, dönüşebilen ve hatta temas ettiklerimizi dönüşüm yoluna davet eden bir aile olma çabasındayız.

Ekmeklerimizde biraz kabuk oluşmasını seviyoruz ama gerektiğinde kırabileceğimiz bir kabukla sarmalanmak istiyoruz. Büyük yatırımlarla, finansal karmaşaların içerisinden çıkmanın zorluğunu tahmin ediyor ve gerekirse demir almayı ve bayrağı başkalarına teslim edebilecek cesareti kazanmayı arzu ediyoruz.

özlü sözler

Ara ara ilginç diyaloglar yaşıyoruz. Bunları aklıma geldikçe yazayım istedim. Annemin çok yakın zamanda  ekşi mayalı ekmek yapan 5 ekmek dükkanı ile ilgili yorumu. Biz de dükkanı olmayan ekmekçi olarak listede yer aldık.

  • Hayırlısı inşallah, senin gibiler de varmış demek ki!

Ekmek yapmaya başladığım ilk zamanlarda bana ulaşan herkese ekmek götürmeye çalışıyordum. Oldukça uzak bir semte ekmek götüremediğim bir gün araba ile çıkmıştım yola. iki ekmek için uzattığım yol hiç mantıklı da değildi. Ekmeği bırakmak için ana caddede park edecek yer bulamadım. İki tur atmama rağmen benim olmam gereken yerdeki trafik polisi de hiçbir yere gitmedi. En mantıklı görünen ispark gibi duruyordu ancak o da zaten çok garip olan durumu iki adet ekmeği teslim etmek için daha da garip hale getirecekti. Neticede ekmekleri bırakamadım, çok sinirlendim ve yoruldum. Bu durumda beklediği ekmekleri alamayan dostumuz;

  • Bir ekmeğe ulaşmak bu kadar mı zor olur? 

demek zorunda kaldı. Üzgünüm, ancak bugün aynı taleple karşılaşsam en baştan gidemeyeceğimi söylemek zorunda kalırdım. Bu tecrübeyi yaşamamış olsaydım, bugün yerellikten bahsedemezdim belki de.

İhtiyaç mı, istek mi?

3 yıldır market ve yerel pazarlardan neredeyse hiç alışveriş yapmıyoruz. Organik yumurta, tuvalet kağıdı ve ufak tefek yaramazlıklar haricinde, neredeyse hiç. Dün Eren ile markete yumurta almaya gittik. Kasada sıramızı beklerken önümüzde, sepetini tepeleme doldurmuş bir kadın vardı. Ürünler tek tek kasadan geçerken alış veriş 30 tl yi geçtiğinde kasanın yanında duran yumuşatıcıları uygun bir fiyata verdiklerini söylediler. Kadın, hiç düşünmeden alışverişine ilave etti o ucuz yumuşatıcıyı. Hatta sonraki her 30 tl lik sınırda bir tane daha ekledi. Eren, çok şaşırdı. Bana usulca, “baba bu kadar eşyayı tek başına nasıl götürecek” dedi. Eren’in derdi bu idi bu konuyla ilgili. Ben ise “gerçekten bu kadar eşyaya, giyimlerimizi yumuşatmaya ihtiyacımız var mı?”  diye düşünüyordum.Eren bu durumu şaşkınlıkla karşıladı. Çünkü bir markette “normal” olarak  gördüğümüz bu durum bizim başımıza hiç gelmemişti. İhtiyacımız yok ise bir rakamı geçecek olsak bile ucuz ya da bedavalardan faydalanmadık. Çünkü biz son 3 yıldır bu soruyu soruyoruz kendimize;

İhtiyaç mı, istek mi?

derin bir nefes al…

Evet, şimdi en azından bu yazıyı okurken derin bir nefes alın ve bu hissi hafızanıza, genetik kodunuza kaydedin.

Belki yarın, aynı “kalitede”  hava soluma imkanımız olmayacak.

Çöpe atmak için aldığımız her çin malı ürün, bize gelsin diye dünyanın öbür ucunda nefes alamayan insanların olduğuna pek de inanasımız gelmiyordur. Bir süre sonra birbirimize kurşun sıktığımız için değil, solumaya çalıştığımız havada bol karbon olduğu için sokağa çıkma yasakları koyacağız.

Hepimiz aynı havayı soluyoruz. Nefes alacak oksijenimiz kalmaz ise bunu hep beraber göreceğiz. Her şeyi paraya dönüştürmeye çalışan zavallı insanlar, fiyakalı oksijen maskeleri ile gezmek zorunda kaldıklarında, etraflarında yitip giden doğayı ve insanları gördüklerinde mutlu mu olacaklar? Hayır, sanmıyorum; o gün gelince doğanın göbeğine bir fabrika kuracak ve ucuz maskeler üretip, satarak daha zengin olmanın hesabını yapacaklar. Sattıkları maskeler gerçek manada bizi korumayacak belki de.

Birkaç gün önce, radyoda bir haber dinledim. Çin’de hava çok kirli olduğu için birçok iş yerinin tatil edildiğini, hatta sokağa çıkma yasağı olduğunu, bir restoranın havayı temizleyen bir makine koyup, temiz havayı da faturanıza eklediğini söylüyordu. Biz de Türkiye’deki esnafların zeki olduğunu zannederdik. Yıllar önce Marmaris tarafında, adisyonda tuzluk fiyatı görünce şaşırmıştık.

Kim bilir belki yakında menülere katkısız, ilaçsız, organik, doğal ekmek ücretlerinin eklendiğini de görürüz.

Yoksa siz gördünüz mü?

“Ekmeğiniz kimyasal mı yoksa doğal mı olsun?”

500 kişiye ekmek tattırmak

ımg-20151218-wa0026.jpeg.jpegEkmek pişirme işimiz bitti. Şimdi ekmekler sabah bisikletli kurye gelene kadar dinlenecekler. Tabi yatabilirsem ben de…

Ekmeklerle birlikte zümrüt yeşili bir zeytinyağı da getiriyorum. Konferansa gelenler tatmadan geçmesinler bence. İlk defa alım yaptığım küçük ölçekli bir çiftliğin ürünü.

Bolca zeytinli ve cevizli ekmeğimiz var. Önceden kayıt yaptırıp da gelenlerle görüşmek üzere.

Not: Bu arada ilk sunumlardan birisi benim. En geç 10.00 da salonda olmaya bakın.

iyi şeyler yapan güzel insanlar

19 Aralık 2015, Kadir Has Üniversitesi;

“Umut ve cesaret bulaşıcıdır!”

Eren’in doğumunun ardından güvenli gıdaya ulaşmaya çalışırken, yolumuz Buğday Derneği ve hiç tanışamadığımız Victor ile kesişti. Biz ailece çok seviyoruz Victor’u. Bugün bu ekmekleri yapmamız ve paylaşıyor olmamızın arkasında Victor’un bize bulaştırdığı cesaret olsa gerek. İstanbul gibi bir şehirde neredeyse hiç alış-veriş (gıda ve zaruri ihtiyaçlar hariç) yapmadan yaşamaya çalışıyoruz.

Bir süre önce Buğday Derneğinden Gizem ile bir telefon görüşmesi yaptık. Konuşma boyunca heyecanımı gizlemeye çalıştım ya da öyle yaptığımı düşünüyordum. Heyecanımı halen yenebilmiş değilim. Yaz aylarında duyurusunu yaptıkları konferansta fırınımdan ekmekleri anlatmamı istiyorlardı.

Bu konuşmayı ve sonraki görüşmelerimizin ardından hep nasıl anlatacağımı, nereden başlayacağımı düşündüm durdum. Zaman içerisinde  soran herkese anlatmaya çalıştım ekmeklerimizi nasıl yaptığımızı ve dağıttığımızı. Her gün kendi kendime anlatmaya da devam ediyorum. Hatta dün gece de rüyamda pratik yapıyordum sanırım. ‘Fırınımdan ekmekler nedir?’ dediğimi söyledi Esra sabah olduğunda. Uykumda konuştuğum ve ayrıntılı gerçeküstü rüyalar gördüğümü biliyoruz. Ama dün gece rüya gerçek mi üstü mü hatırlayamıyorum.

Bilgisayarın başına oturduğumda, bir sunum hazırlamak için uğraşıp dururken defalarca uyuya kaldığımı söyleyebilirim. O güne kadar bir sunum hazırlayabilir miyim hala bilmiyorum. Ama hiçbir şey  yapamazsam, bolca fotoğrafla gider, arka planda akan fotoğraflarla birlikte ve 15 dakika içerisinde elimden geldiği kadar geçen birkaç yılımızı anlatmaya çalışırım. Gün boyu, ilgilenen ve beni takip eden herkesle muhabbeti dört gözle bekliyorum.

Şu anda daha fazlasını yazmak yerine konferans sonrası tüm hikayeyi toparlamaya çalışabilirim.

Lise yıllarındaki tiyatro grubumuzun çıkardığı oyun sonrasında bir daha sahneye adım atmadım. Heyecanlıyım, ama karşımda tanıdık yüzler görebilmeyi umuyorum. Bir aksilik çıkmazsa biz maaile orada olacağız.

P_20151208_132626_BF
Çocuklarımızın varlığı sayesinde umudumuzu koruyabiliyor ve normalde olduğumdan daha cesur olabiliyorum

 

Konferansın yapılacağı mekan bizim için ayrıca önemli. Annemin işçi olarak başladığı Cibali Tekel Fabrikası, aynı zamanda Esra’nın babasının da ilk çalıştığı yer. Bizim aile için duygusal bir gün olacağa benziyor.

Konferans herkese açık ve ücretsiz. Tek yapmanız gereken gelmeden önce internet üzerinden Buğday derneğine kayıt yaptırmanız, hazırlıklar için iyi olacaktır.

http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=7865

 

 

 

İklim Forumunun Ardından

Boğaziçi üniversitesinde gerçekleştirilen iklim forumuna katılmayı istiyordum ancak orada bir masa başında ekmek dilimlemeyi planlamıyordum. Daha çok sırtıma ekmekleri atıp, yolda, kapı önünde, fuayede ayak üstü tadım için gezinirim diye düşünüyordum. Ekmekleri, nasıl ürettiğimi, nasıl dağıttığımı anlatarak küçücük bir ölçekte iklim için elimden geleni yaptığımı göstermekti amacım. Organizasyon ekibine ulaşır ulaşmaz bana bir masa teklif ettikleri için teşekkür etmek istiyorum. Forum süresince elimden geldiğince ekmekleri nasıl ürettiğimi, nereden yola çıktığımı, niçin yürüyerek dağıttığımı anlatmaya çalıştım. Fırsat buldukça oturumlara katılmayı da ihmal etmedim elbette. Yerel bir üretici olmaya çalıştığı her fırsatta tekrarlıyorum zaten. Gelen talepleri geri çevirmek o kadar da kolay olmuyor ve mümkün olduğunca tek tek anlatmaya çalışıyorum. Henüz duyurusu yapılmadı ama Aralık ayında biraz daha kalabalık bir topluluğa anlatma imkanı bulacağım. Bunun duyurusunu yakında paylaşırım diye düşünüyorum.

İklim değişimini etkilemek için biz de bireysel tasarruflarımızı gözden geçirebiliriz. Çevremizde örnek teşkil edebiliriz. Kendi adımıza biz daha fazla fosil yakıt tüketmemek için kargo kullanımını en aza indirgemiş olmayı çok önemsiyoruz. Gelin siz de bize katılın. İklim için daha az tüketin!12239585_10153360602673337_5150271374714817315_n

image

Eren’in okulunda katıldığı ilk tören. Eren biraz şaşkındı ama hemen izlemeye başladı etrafını. Okul bahçesine girmeyen veliler olarak bahçenin etrafında bekleşiyoruz. Çocuklarını görmek isteyenler duvarların üzerindeler.

image

Cocuklar hazirlanan törene hiç yogunlasamiyorlar. Öğretmenler ise her zamanki gibi tehditler ve yüksek sesle düzeni sağlamaya çalışıyorlar. Müdür yardımcısı bir ara çocuklara sessiz olmazlarsa sınıfta kalabileceklerini bile söyledi. Bizim durduğumuz yerden acınası duruyor gerçekten. Saygı duruşu ve istiklâl marşının ardından, şiirler okundu, şarkılar söylendi. Sadece eylemde bulunanların ilgilendiği, laf olsun, görevimizi yerine getirelim diye yapılıyor olduğu açıkça ortadaydı.
Eren’in Atatürk’e karşı ilgisi yadsınamaz. Biz hicbir konuda Onu zorlamamakta kararlı durmaya çalışıyoruz ama bazı konularda Eren bizi zorluyor. Aklıma ilk ikisi Atatürk ve starwars.b bu konularda sürekli sorular soruyor. Tüm açıklamalarımıza ve Eren’in , Atatürk’ün hayatta olduğunu ve okulda halaiy çekeceğini söylemesine rağmen, bugün Atatürk’ü, ölümünün 77. yılında anmış olduk.
En azından okulda halay çekme umudumuzu koruyoruz.

acele ekmek

Bir arkadaşım, cumartesi günü kahvaltı etkinliği düzenliyormuş. ‘Ekmek olur mu acaba?’ dedi. Cuma gününün programına göre hemen bir maya hazırladım. Hemen dediğim cuma sabaha karşı, saat 04.30’da levan hazırladım. Bir miktar beyaz, bir miktar da tam buğday unu olsun istedim. Beyaz olanla küçük, porsiyonluk ekmekler yapmak istiyordum. Bir iki saat uykudan sonra, sabah 8.00 de oğlumu okula bıraktım. Eve geldim ve kahvaltı ettik ve ardından temizliğe giriştik. Saat 14.00-15.00 civarı hamuru yoğurmak uygundur diye düşündüm. Saat 15.30 gibi ekmeği yoğurdum. Hemen çıktım evden ve dışarıdaki işlerimi halletmek için yola koyuldum. Saat 19.00 gibi eve geldim. Çıkmadan birkaç kez katlamıştım hamuru ve geldiğimde ara ara katlamaya devam ettim. Saat 22.00 civarı hamuru kalıplara parçaladım. Saat 00.30 gibi ilk parti fırında ve şu sıralar sonuncuyu almak üzereyim. Yarın da hızlı bir gün beni bekliyor. Buyrunuz bu gecenin ekmekleri…

wpid-p_20151107_020615.jpg